29 Aralık 2012 Cumartesi

KEMAL USTA

Merhum Mustafa Kemal Özyiğit'in dedem Kemal Kılınç'ı anlattığı bir yazısı. 

KEMAL USTA  (Yazan: Mustafa Kemal Özyiğit) 

Gerede Belediyesince, 1938 yılında bir lokomobille tahrik edilen 50 Kw.lık bir jeneratör temin edilerek, o zaman bunun montajını yapan bir Alman usta tarafından yıllarca çalıştırılmıştır. O tarihten bu yana Gerede elektrikle aydınlanmıştır.


Alman usta 1944 depremine kadar, elektrik santralinin bir bölümünde eşiyle beraber yaşadı. Deprem sonrası Gerede'den ayrıldı. Bu arada, gerek lokomobilin bakım ve tamiri gerekse elektrik tesisatının evlere döşenmesini, yanında çalışanlara öğretmişti. Onun yanında yetişenlerden Kemal Kılınç, yıllarca bu santralde belediye mensubu, âmir makinist olarak çalışmış, günü geldiğinde emekli olmuştu.


1951 yılında şehir büyüyüp elektrik gücü yetmemeğe başladığında, lokomobil başka bir belediyeye satılarak iki, güçlü dizel-jeneratör alınmıştır. Böylece, şehre kesintisiz elektrik cereyanı verilmeğe başlanmıştır. Daha sonra enterkonnekte sisteme bağlanarak Kuzey-Batı Anadolu elektrik şebekesinden istifade etmiştir.

Ben sanat enstitüsü mezunu bir elektrikçiydim. Belediye encümeni, hat bakım memuru olarak bana görev verdiği zaman, elektrik santralı amiri olan Kemal Ustanın ekibine girmiştim. Ben, halen, şehir şebekesinin, üzerinde şehre dağıtımı yapılmış hatları taşıyan ağaç direklere, ayakçık diye adlandırılan, ayak aletleriyle direklere bile tırmanmasını bilmeyen genç bir elemandım. Kitabî olarak çok şey bilmeme karşın meslek pratiğim hiç yoktu.

Kemal Usta, ilk akşam, bana ağaç direklere tırmanma eğitimini verdi. Santralden yalnız, hava karardığı zaman şehre elektrik veriliyordu. Gece 23 veya 24'te cereyan kesilip, lokomobil durdurulup evlerimize giderdik. Ekipte, ikişer saatlik dönenimle çalışan iki ateşçi, bir hat bakım memuru olarak ben, bir tane geceleri bizimle kalan nöbetçi itfaiye memuru bir de makinist olarak Kemal usta vardı.

Yangın söndürücü olarak, bir motorlu arozöz, bir tane de iki lastik tekerlekli, çekici ile taşınabilen arozöz de santralin çok yakınında bulunduğu cihetle nöbetçi itfaiyeci bizimle kalırdı.

Yangın haberi alındığında, kendi evlerinde kalan amir ile diğer itfaiyeciler santrale gelerek arozözleri götürüp yangını söndürmeğe çalışırlardı. Kemal usta, yapı itibariyle ufak bir insandı. Evli ve iki erkek çocuğu babası idi. Annesiyle beraber kendi evlerinde yaşarlardı. Evine bağlı, çocuklarına sevecen, şakadan anlayan, kibar kişilikli birisi idi.

Çocukluğundan itibaren çok namlı bir ince tesviye ustası olan dayısının yanında, silah, tüfek ve tabanca tamircisi olarak yetiştirilmiş mahir bir insandı. Zekâsı kıvrak, elleri maharetliydi. Bir eğe kullanması, bir pens tornavida kullanması, elektrik tesisatı döşenirken tellerin üzerine geçirilen boruların duvar köşelerine gelen kısımlarını doksan derece kıvırmak için kullanılan pens grube kullanması vardı, zannedersiniz güzel sanatların bir kolunun temsilcisidir.

Eline geçirdiği boş bir mermi kovanını, yarım saatte bir çakmağa dönüştürürdü. Bugüne kadar hiç görmediği bir aleti bile, deneyimini ve maharetini kullanarak çabucak tamir ettiğine kaç defa şahit olmuşumdur. Her türlü çakmak tamiri onun için bir çocuk oyuncağı gibi idi. Aşağıdaki olayı, ayni tertip olarak, ayni birlikte askerliğini beraber yaptığı bir arkadaşından dinlemiştim.

Acemi erat olarak gönderildikleri birlikte, bunun, el aletlerini kullanmaya olan yeteneğini gören üst subayları, hemen tamirhaneye almışlar. Arızalı silahların bakımı ve tamiri için verildiği ekibin içinde hemen ustalığı ile sivrilmiş. Hafif makineli tüfekler de dahil her türlü silahın bakımı, tamiri, yağlanması gibi hizmetleri şiirsel bir el yatkınlığı ile yapmaktadır. Hatta arkadaşlarına gözleri bağlı olarak, 136 parçası olan bir hafif makineli tüfeği parçalara ayırıp tekrar birleştirmek gibi bir yeteneğini de bizzat ispatlamış.

İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı olarak, bir gün, bunların bulunduğu birliğin teftişine gelmişmiş. Konuşma sırasında, ellerindeki bir askerin, bu hayret uyandıracak maharetini söylemişler. Rahmetli İsmet Paşa gözleriyle görüp, kendisiyle tanışmayı istemiş, işin bu dereceye gelip dayanacağını kestiremeyen üst subaylar, emir büyük yerden gelince hazırlık yapılması için atölyeye emir göndermişler.

İnönü ve beraberindekiler topluca atölyeye gelmişler. Tezgâhta ateş etmeğe hazır bir hafif makineli, iki ayaklı desteğinde bekliyormuş. Heyet gelince, Kemal Usta'yı çağırmışlar. Usulüne uygun olarak, künye okuyup tekmil veren bu ufak yapılı askere İnönü bakmış, bakmış pek gözü tutmamış. "- Bunun sökülüp-takılması ne kadar zamanımızı alır?" Demiş. Geçmiş gün, gözü açık birisinin yapacağı zamana eşit bir zaman cevabını almış, inancı hala zayıf olan İnönü, Kemal Ustanın gözünü, kendi elleriyle, bir mendille bağlamış ve başlaması komutunu vermiş.

Kemal Usta gayet alışkın hareketlerle, makineliyi parçalara ayırmaya başlamış. Her çıkardığı parçayı, tezgâh üzerindeki, bezin üstüne sıralı olarak koymaktaymış. Söküm işini maharetle yapmış, tekmil vermiş, ve toplamaya başlamış, İnönü, olayı, bir yandan hayranlıkla izliyor, bir yandan da saatine bakıyormuş. Bir de dikkat etmiş ki, vaat edilen zamandan daha kısa bir sürede montaj tamamlanacak, bezin üzerindeki küçük bir parçayı aradan alıvermiş.

Gözleri bağlı bu Anadolu çocuğu, o kısma gelince, aradığı parçanın yerinde olmadığını anlamış- Avucunun ayasıyla o civarı araştırmış ve ” Komutanım filanca parça bu tezgâhtan alınmış. Montajı bitiremem" Deyince, İnönü, takdirkâr bir ifadeyle bir aferin çekmiş. Montajın bitiminde, daha gözlerini bile açmadan, Kemal Usta :"-Bakımı tamamlanan hafif makineli tüfek atışa hazırdır komutanım" Diyerek bir de pata(hazır ol durumunda selam durmak) çekmiş.

İnönü, böylesine rafine bir sanatkârın, yerinde değerlendirilmesini uygun bularak, arzu ederse askerlik sonrası Kırıkkale silah fabrikalarında görev verdirilmesine emir verebileceğini söylemiş. Kemal Usta, memleketinde kalmasının kendisini daha mutlu edeceği görüşüyle, bu nezaketine teşekkür etmiş- Ona onbeş günlük bir memleket izni çıkarttırmış. Yanağını okşayıp, sırtını tapışlamış ve "-Böyle yetenekli insanlara sahip milletlerin sırtı yere gelmez." Demiş ve oradan ayrılmış.

Teorik olarak, gerek evlere elektrik tesisatı döşemede ve gerekse yanmış elektrik motorlarının bobinlerini sarmadaki bilgim çok iyiydi. Lâkin, pratikte hızlı değildim. O yeteneği de Kemal Ustanın yanında edindim. Dokuz ay sonra Gerede'den ayrılırken, on lamba, beş prizli bir ev elektrik tesisatını, ahşap bir konuta, tek başıma ve bir günde döşeyip, akşamına da tellerini direğe bağlıyarak, tesisata cereyanı verebilecek hızda bir yeteneğe ulaşmıştım.

Siyasi nedenlerle, belediye başkanı, torpilli bir şoföre iş verebilmek için, benim kadromu değiştirmek kolaylığına kaçmıştı. Yeni kadroda daha az ücretli aylığa indirilince, o gün istifamı verdim ve Ankara'ya iş aramağa gittim. Kemâl Abi'nin, Belediye Başkanlığına karşı, ya, bana arka çıkmaya gücü yetmedi, yahut ta, yanından ayrılmamı daha uygun karşıladı. Ankara'da, MKEK Silah Fabrikasında sınav kazanarak hemen işe alındım.

Bir ay kadar sonra, yeni düzenin iyi çalışmadığını görüp, eski düzene dönelim diyerek, Kemal Ustayı, beni Ankara'da bulup geri getirmesi için görevlendirmişlermiş. Ankara'da beni kolayca bulması olanaklıyken, hiç araştırma yapmadan geri dönüp bana ulaşamadığını bildirmiş. Aslında, bana ulaşabilseydi bile, çok iyi şartlarla çalışmaya başlamış olduğumdan geri dönüşüm, düşünülemezdi.

Her ne hal ise, ondan öğrendiğim el becerileri, takımları kullanma yeteneği, yeni bir işe başlamadaki düşünce tekniği, bana ileriki yıllarda çok şey kazandırdı. Hatta, kimi zaman, bir işin yapılışı sırasında teknik yönden iki yoldan birini seçmek durumunda kaldığımda, Kemal Usta hangisini tercih ederdi diye düşünceler üretmişimdir. Kendisini hayırla ve rahmetle anıyorum.

M.Kemal Özyiğit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder